Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

22 Nisan 2024 Pazartesi

İman ve Fıtrata Dönüş Risalesi

 Tahkikî iman için dikkatlice tedebbür edilerek okunması gereken risaleyi okumak veya indirmek için buraya tıklayın

21 Nisan 2024 Pazar

Meclislerin Emaneti Hakkında Uyarı

Emanetin (Güvenilirliğin) Önemi

Allah Azze ve Celle mü’minleri şöyle nitelemiştir; “Yine onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.” (Mu’minun 8, Mearic 32)

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu

المُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ

 Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir.”[1]

Sevban radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا إيْمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا وُضُوءَ لَهُ

 Emaneti (güvenilirliği) olmayanın imanı yoktur. Abdesti olmayanın namazı yoktur.”[2]

Enes radıyallahu anh’den:

مَا خَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَّا قَالَ لَا إِيمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا دِينَ لِمَنْ لَا عَهْدَ لَهُ

“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bize verdiği hiçbir hutbe yoktur ki şöyle dememiş olsun:

Emaneti (güvenilirliği) olmayanın imanı yoktur. Ahdi olmayanın (sözünde durmayanın) dini yoktur.[3]

Abdurrahman b. Ebi Kurad radıyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

فَإِنْ أَحْبَبْتُمْ أَنْ يُحِبَّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ فَأَدُّوا إِذَا ائْتُمِنْتُمْ وَاصْدُقُوا إِذَا حَدَّثْتُمْ وَأَحْسِنُوا جِوَارَ مِنْ جَاوَرَكُمْ

“…Eğer Allah’ı ve rasulünü seviyorsanız size güvenildiğinde emaneti eda edin. Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve komşularınıza güzel komşuluk yapın.”[4]

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den:

أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ الْأَمَانَةَ وَآخَرُ مَا يَبْقَى الصَّلَاةُ وَلَيُصَلِّيَنَّ قَوْمٌ لَا إِيمَانَ لَهُمْ

“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanettir. Dinden son kalan şey ise namaz olacak, dini (diğer rivayette imanları) olmayan bir topluluk namaz kılacaktır.”[5]

Zadan el-Kindî rahimehullah’tan: “Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:

الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُكَفِّرُ الْخَطَايَا إِلَّا الْأَمَانَةَ يُجَاءُ بِالرَّجُلِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَإِنْ كَانَ قُتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيقَالُ لَهُ أَدِّ أَمَانَتَكَ فَيَقُولُ يَا رَبِّ كَيْفَ لِي بِهَا وَقَدْ ذَهَبْتِ الدُّنْيَا؟ فَيَقُولُ اذْهَبُوا بِهِ إِلَى الْهَاوِيَةِ فَيُنْطَلِقُ بِهِ فَتَتَمَثَّلُ لَهُ فِي قَعْرِ جَهَنَّمَ كَهَيْئَتِهَا يَوْمَ أَخَذَهَا مِنْ أَصْحَابِهَا قَالَ فَيَهْوِي فَيَحْمِلُهَا عَلَى عُنُقِهِ ثُمَّ يَرْتَفِعُ ثُمَّ تَهْوِي وَيَهْوِي عَلَى أَثَرِهَا وَهُوَ كَذَلِكَ أَبَدَ الْآبِدِينَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ وَالْأَمَانَةُ فِي الْغُسْلِ مِنَ الْجَنَابَةِ وَفِي الصَّلَاةِ وَفِي الْحَدِيثِ وَفِي الْكَيْلِ وَالْمِيزَانِ وَأَشَدُّ ذَلِكَ الوَدَائِعُ

Allah yolunda öldürülmek, emanet (diğer rivayette: borç) dışında kişinin tüm günahlarına keffaret olur. Kişi Allah yolunda öldürülmüş olsa dahi kıyamet gününde getirilir ve ona:

“Üzerindeki emaneti teslim et” denilir. Adam: “Ya rabbi! Dünya hayatı bitmişken onu nasıl teslim edeyim?” der.

“Bunu alıp Hâviye’ye/cehenneme götürün” denilir. Ve cehenneme götürülür. Cehennemin dibinde, teslim etmesi gereken emanet, sahibinden aldığı günkü haliyle karşısına çıkınca o boynuna yüklenir ve cehennemde tırmanmaya başlar. Sonra düşer, onun peşinden kendisi de aşağı düşer. Bu böylece sonsuza kadar devam eder.” Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh sonra dedi ki:

“Emanet cünüplükten gusletmekte, namazda, konuşmada, ölçü ve tartıda da söz konusudur. (Diğer rivayette abdest ve orucu da saydı) Bunların en şiddetlisi de ödünç alınan eşyalardadır.”[6]

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

ثَلَاثٌ إِذَا كُنَّ فِيكَ لَمْ يَضُرَّكْ مَا فَاتَكَ مِنَ الدُّنْيَا صِدْقُ حَدِيثٍ وَحِفْظُ أَمَانَةٍ وَعِفَّةٌ فِي طُعْمَةٍ

Şu üç şey sende bulunursa, dünyadan kaçırdığın şeylerden zarar etmezsin; doğru sözlülük, emaneti korumak ve yiyecek konusunda iffetli olmak.[7]

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ

Münafığın üç alameti vardır; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez, emanet edildiği zaman hıyanet eder.”[8]

Özel Meclislerin ve Konuşmaların Emanet Oluşu

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

إِذَا حَدَّثَ الرَّجُلُ الْحَدِيثَ ثُمَّ الْتَفَتَ فَهِيَ أَمَانَةٌ

Kişi bir şey söylerken etrafına bakınırsa, onun söylediği bir emanettir.”[9]

Ebu’d-Derda radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ سَمِعَ مِنْ رَجُلٍ حَدِيثًا لَا يَشْتَهِي أَنْ يُذْكَرَ عَنْهُ فَهُوَ أَمَانَةٌ وَإِنْ لَمْ يَسْتَكْتِمْهُ

Bir kimseden bir söz işiten onu nakletmeye heveslenmesin. Zira o gizli tutmanı istemiş olmasa bile, o bir emanettir.”[10]

Enes radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;

ألا ومن الأمانة أو ألا من الخيانة أن يحدث الرجل أخاه بالحديث فيقول اكتمه فيفشيه

Emanete dikkat edin! Hainlik konusunda dikkat edin! Kişi kardeşine bir söz söyler de onu gizlemesini söylerse, onu ifşa etmesi hıyanettir.”[11]

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْمَجَالِسُ بِالأَمَانَةِ إِلاَّ ثَلاَثَةُ مَجَالِسٍ سَفْكُ دَمٍ حَرَامٍ أَوْ فَرْجٌ حَرَامٌ أَوِ اقْتِطَاعُ مَالٍ بِغَيْرِ حَقٍّ

Meclisler emanettir. Ancak haram bir kan dökmek, haram bir namusu (ihlal etmek) veya haksız yere mal koparmak hakkındaki üç meclis hariç.[12]

Bu hadisin isnadında Cabir radıyallahu anh’ın kardeşinin oğlu meçhuldur. Lakin meclislerin emanet oluşu hususunu pekiştiren birçok şahitler varid olmuştur;

Ebu Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm rahimehullah’tan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا يُجَالِسُ الْمُتَجَالِسَونَ بِأَمَانَةِ اللَّهِ فَلَا يَحِلُّ لِأَحَدٍ أَنْ يُفْشِيَ عَنْ صَاحِبِهِ مَا يَكْرَهُ

Meclislerde oturanlar Allah’ın emanetiyle otururlar. Bir kimsenin arkadaşının hoşlanmayacağı bir şeyi ifşa etmesi helal değildir.”[13]

Bu hadis mürsel olup ravileri güvenilirdir. Mevsul olarak İbn Mes’ud radıyallahu anh’den şu şekilde gelmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إنما يتجالس الْمُتَجَالِسَونَ بِأَمَانَةِ اللَّهِ فَلَا يَحِلُّ لأحدهما أَنْ يُفْشِيَ عَنْ صَاحِبِهِ مَا يخاف وأَكْرَمُ النَّاسِ عَلَىَّ جَليسِى

Meclislerde oturanlar Allah’ın emanetiyle otururlar. İkisinden birinin arkadaşının gizlediği bir şeyi ifşa etmesi helal değildir. İnsanların bana en değerlisi meclis arkadaşımdır.”[14]

Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ وَلا يَحِلُّ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَأْثُرَ عَنْ مُؤْمِنٍ أَوْ قَالَ عَنْ أَخِيهِ الْمُؤْمِنِ قَبِيحًا قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ لَيْسَ لأَحَدٍ أَنْ يُحَدِّثَ بِحَدِيثِ أَخِيهِ إِلا أَنْ يَسْتَأْذِنَهُ إِلا أَنْ يَكُونَ فِقْهًا أَوْ ذِكْرًا بِخَيْرٍ

Meclisler emanettir. Bir mü’minin diğer mü’min aleyhine tercih yapması veya mü’min kardeşi adına çirkinlik yapması helal değildir.” Ebu Abdillah (Cafer b. Muhammed es-Sadık) rahimehullah dedi ki: “Bir kimsenin izin almadıkça kardeşinin sözünü aktarmaya hakkı yoktur. Ancak aktaracağı sözde bir fıkıh veya hayırlı bir anma varsa bu başka.”[15]

Ali radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ

Meclisler emanettir.”[16]

İbn Şihab ez-Zuhri rahimehullah’tan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;

الْحَدِيثُ بَيْنَكُمْ أَمَانَةٌ

Aranızda konuşmanız bir emanettir.”[17]

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan;

وَإِنَّكُمْ تُجَالِسُونَ بَيْنَكُمْ بِالْأَمَانَةِ

Siz aranızda ancak emanetle oturursunuz.”[18]

Usame b. Zeyd radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;

‌الْمجَالِس ‌أَمَانَة فَلَا يحل لمُؤْمِن أَن يدْفع على مُؤمن قبيحا

Meclisler emanettir. Mü’minin diğer bir mü’min aleyhine çirkinlik götürmesi helal olmaz.”[19]

“Meclisler emanettir” sözüyle kastedilen şudur; Kişi bir toplulukla oturur, konuşmaya dalarlar. Olabilir ki o mecliste hoş olmayan şeyler meydana gelebilir ve sırları konusunda güvenerek anlatırlar. Bu sözlerin aralarında bir emanet gibi saklanmasını isterler ve başkalarının bilmesini istemezler. Kim kendisine güvenilerek anlatılan bu sırları açığa çıkarırsa o laf taşıyan kimsedir:

Huzeyfe radıyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ قَتَّاتٌ قَالَ الْأَعْمَشُ وَالْقَتَّاتُ النَّمَّامُ

Kattat (Laf taşıyıcı) cennete giremez.” El-A'meş rahimehullah dedi ki: "Kattat; laf taşıyan demektir"[20]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

إِنَّ أَحَبَّكُمْ إِلَى اللَّهِ أَحْسَنُكُمْ أَخْلَاقًا الْمُوَطَّئُونَ أَكْنَافًا الَّذِينَ يَأْلَفُونَ وَيُؤْلَفُونَ وَإِنَّ أَبْغَضَكُمْ إِلَى اللَّهِ الْمَشَّاءُونَ بِالنَّمِيمَةِ الْمُفَرِّقُونَ بَيْنَ الْإِخْوَانِ الْمُلْتَمِسُونَ لِلْبَرَاءِ الْعَثَرَاتِ

Muhakkak ki Allah’a en sevimli olanlarınız ahâkı en güzel olanlar, uyumlu olanlar, ülfet eden ve ülfet edilenlerdir. Muhakkak ki Allah’a en sevimsiz olanlarınız da laf taşıyanlar, kardeşlerin arasını ayıranlar ve suçsuz kimselerin tökezlemelerini araştıranlardır.”[21]

Abdullah (b. Mesud) radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

أَلَا أُنَبِّئُكُمْ بِالْعِضَةِ؟ هِيَ النَّمِيمَةُ الْقَالَةُ بَيْنَ النَّاسِ

Dikkat edin! Bölücü nedir size haber vereyim mi? Bölücü; insanlar arasında laf taşımaktır.”[22]

Esma bt. Yezid radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِشِرَارِكُمْ؟ قَالُوا بَلَى قَالَ الْمَشَّاءُونَ بِالنَّمِيمَةِ الْمُفْسِدُونَ بَيْنَ الْأَحِبَّةِ الْبَاغُونَ لِلْبُرَآءِ الْعَنَتَ

Dikkat edin! Size şerlilerinizi haber vereyim mi?” “Evet” dediler. Buyurdu ki:

Dedikodu ile gezenler, birbirini seven kimselerin arasını bozanlar ve iyileri kötüleyenlerdir.”[23]

Selefin Meclislerin Emanet Olduğuna Dair Sözleri

İsa b. Yezid rahimehullah dedi ki: Amr b. el-As radıyallahu anh bir söz söyledi ve Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh’e dedi ki:

أَنْشُدُكَ اللَّهَ أَنْ تُخْبِرَ عُمَرَ بِقَوْلِي فَإِنَّ الْمَجَالِسَ بِالأَمَانَةِ فَقَالَ لا أَذْكُرُ شَيْئًا مِمَّا جَرَى بَيْنَنَا وَعُمَرُ حَيٌّ

“Allah için senden istiyorum ki sözümü Ömer radıyallahu anh’e haber verme! Zira meclisler emanettir.” Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh dedi ki: “Aramızda geçen hiçbir şeyi Ömer radıyallahu anh hayatta iken söylemem.”[24]

İbn Ömer radıyallahu anhuma dedi ki;

مِنْ تَضْيِيعِ الْأَمَانَةِ ‌النَّظَرُ ‌فِي ‌الْحُجُرَاتِ ‌وَالدُّورِ

“Odalara ve evlere bakış atmak emaneti zayi etmeye dâhildir.”[25]

Osman b. el-Esved rahimehullah dedi ki: “Atâ rahimehullah’a dedim ki: “Kişi bir topluluğa uğradığında bazılarına iftira ediliyor. Bunu haber verebilir miyim?” Dedi ki:

لَا الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ

 “Hayır! Meclisler emanetledir.”[26]

el-Hasen el-Basri rahimehullah dedi ki:

إِنَّ مِنَ الْخِيَانَةِ أَنْ تُحَدِّثَ بِسِرِّ أَخِيكَ

“Kardeşinin sırrını söylemek hâinliktendir.”[27]

Huseyn el-Cufi rahimehullah dedi ki: “Mekke’de bir şeyhin meclisindekilere şöyle anlattığını işittim;

جَاءَ إِلَى مَجْلِسِ عَطَاءٍ رَجُلٌ فَوَقَعَ فِيهِ وَعَابَهُ فَبَلَغَ ذَلِكَ الرَّجُلَ فَجَاءَ إِلَى عَطَاءٍ فَقَالَ اشْهَدْ لِي بِمَا سَمِعْتَ فَقَالَ لَيْسَ لَكَ عِنْدَنَا شَهَادَةٌ إِنَّمَا كَانَ مَجْلِسَ أَمَانَةٍ

Atâ rahimehullah’ın meclisine bir adam geldi, birisi hakkında konuştu ve ayıpladı. Bu sözler ayıpladığı kişiye ulaşınca adam Atâ rahimehullah’a geldi ve; “İşittiklerin hakkında bana şahitlik et” dedi. Ata rahimehullah dedi ki: “Senin için şahitlik yoktur. Meclis ancak bir emanettir.”[28]

Eşlerin Aralarında Geçenler de En Büyük Emanettendir

Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ مِنْ أَعْظَمِ الْأَمَانَةِ عِنْدَ اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الرَّجُلَ يُفْضِي إِلَى امْرَأَتِهِ وَتُفْضِي إِلَيْهِ ثُمَّ يَنْشُرُ سِرَّهَا

Muhakkaki kıyamet gününde Allah katında (sorgulanacak) en büyük emanet şudur ki; kişi hanımına bir sırrını söyler, kadında kocasına bir sırrını söyler, sonra o, diğerinin sırrını ifşa eder.”[29]

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide girdiğinde orada Ensar’dan kadınlar vardı. Onlara vaaz ve öğütler verdi, takılarından da olsa sadaka vermelerini emretti. Sonra şöyle buyurdu:

أَلَا عَسَتِ امْرَأَةٌ أَنْ تُخْبِرَ الْقَوْمَ بِمَا يَكُونُ مِنْ زَوْجِهَا إِذَا خَلَا بِهَا أَلَا هَلْ عَسَى رَجُلٌ أَنْ يُخْبِرَ الْقَوْمَ بِمَا يَكُونُ مِنْهُ إِذَا خَلَا بِأَهْلِهِ قَالَ فَقَامَتِ امْرَأَةٌ سَفْعَاءُ الْخَدَّيْنِ فَقَالَتْ وَاللَّهِ إِنَّهُمْ لَيَفْعَلُونَ وَإِنَّهُنَّ لَيَفْعَلْنَ قَالَ فَلَا تَفْعَلُوا ذَلِكَ أَفَلَا أُنَبِّئُكُمْ مَا مَثَلُ ذَلِكَ؟ مَثَلُ شَيْطَانٍ لَقِيَ شَيْطَانَةً بِالطَّرِيقِ فَوَقَعَ بِهَا وَالنَّاسُ يَنْظُرُونَ

Dikkat edin! Belki de bir kadın, diğer kadınlara eşiyle yalnız kaldığı zaman ne yaptıklarını anlatıyor! Dikkat edin! Belki adamın biri eşiyle yalnız kaldığı zaman ne yaptıklarını diğer insanlara anlatıyor!” Soluk yanaklı bir kadın kalkıp dedi ki: “Vallahi erkekler de bunu yapıyor, kadınlar da yapıyor.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bunu yapmayın! Bunun misalini size haber vereyim mi? Bu tıpkı erkek bir şeytanın dişi şeytanla yolda karşılaşıp da insanların gözleri önünde onunla ilişkiye girmesi gibidir.”[30]

Hulasa:

Bu konuda gelen rivayetlerden özetle şunlar anlaşılmaktadır;

Emanet (güvenilirlik) imanın zorunlu bir parçasıdır.

Meclisler (oturumlar) yani insanların aralarında yapmış oldukları konuşmalar ve fiiller emanet kapsamındadır.

Bu emanet, kişinin müslüman vasfını taşıması için şart olan hususlardandır. Zira İslam, diğer müslümanları elinden ve dilinden güvende kılmak olarak tarif edilmiştir.

Bu emaneti korumaya pekiştirmeli emir ve teşvikler varid, olmuş, emanetin zayi edilmesi hakkında da ağır tehditler gelmiştir.

Özel ortamlarda söylenilen veya yapılan şeyleri korumayıp bunları başka kimselere taşımak, kulun cennete girmesine mani olan, iman ile ters düşen hususlardandır.

Güvenilirlik halinin zayi edilmesi, ümmette ilk kaybedilecek şeylerdendir ve kıyamet alametlerindendir.

Ahirette kulun, hakkında sorgulanacağı en önemli meselelerden biri de sırrı ve özel meclislerde konuşulanları saklama konusundaki emanettir.



[1] Sahih. Buhârî (10)

[2] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.  Ru’yani (625) Beyhakî Şuab (4/320) Sehmî Tarihu Curcan (89)

[3] Sahih. Taberânî Evsat (2606, 5923) Ahmed (3/135, 154, 210, 251) İbn Ebî Şeybe (7/211) İbn Hibbân (1/423) Ziya el-Muhtare (5/74, 7/223) Begavi Şerhu’s-Sunne (38) Ebû Ya'lâ (5/246, 6/164) Bezzar (13/439) Abd b. Humeyd (1196) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (3897) el-Muhallisiyyat (2061-62) Beyhakî (6/288, 9/231)

[4] Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (6517) İbn Ebi Asım el-Ahad ve’l-Mesani (1397) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (266) Ebu Nuaym Marife (6963) Beyhaki Şuab (1533)

* İbn Şihab – Ensardan biri isnadıyla şahidi: Mamer b. Raşid, Cami (349) Beyhaki (1534, 9551)

[5] Hasen. Taberani (9/141, 312) Hâkim (4/549) Said b. Mansur Tefsir (97) Abdurrazzak (3/362) İbn Ebî Şeybe (8/337) Hatib Tarih (12/79) İbn Batta el-İbane (5/365) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (176) Hallal es-Sunne (1391) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1685) İbn Ebi’d-Dunya Mekarimu’l-Ahlak (267, 274) Beyhakî Şuab (2/356)

[6] Muslim'in şartına göre sahih. Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/201, 9/30) Beyhakî Şuab (4/323)

[7] Hasen. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (447) Ahmed (2/177) İbn Ebi’d-Dunya Mekarimu’l-Ahlak (s.105)

[8] Sahih. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (471) Buhârî (1/14, 3/189, 7/95) Muslim (1/78) Ahmed (2/357) 

[9] Hasen. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (404) Ebu Dâvûd (4/267) Tirmizî (4/341) Tayalisi (2076) Ahmed (3/324) Beyhakî (10/247) Taberi Tefsir (10/132) Hennad Ez-Zuhd (s112)

[10] Zayıf. Ebu Nuaym Hilye (3/359) Ahmed (6/445) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (13/168) isnadında Ubeydullah b. Ömer b. El-Velid el-Vasafi zayıftır.

[11] Hasen ligayrihi. Abd b. Humeyd’in Tefsirinden naklen Suyuti Durru’l-Mensur (6/671) Sehavi Mekasidu’l-Hasene (1000) Sehavi isnadını zikretmiştir. İsnadında Amr b. Ubeyd el-Mu’tezilî vardır.

[12] Hasen ligayrihi. Ahmed (3/342) Ebû Dâvûd (4869) Beyhakî (10/417) Beyhakî Şuab (7/521) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (708) Deylemi (6650) İsnadında İbn Ahi Cabir meçhuldür.

[13] Mürsel. Ma’mer Cami (396) İbnu’l-Mubarek Zühd (691) Beyhakî el-Adab (135)

[14] Hasen ligayrihi. İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (971) Ebu Bekr İbn Lal Mekarimu’l-Ahlak, Ebu’ş-Şeyh es-Sevab ve Deylemi’den naklen Suyuti Camiu’l-Kebir’de (7791) zikretmiştir. İsnadında Abdullah b. Muhammed b. el-Mugira zayıftır.

[15] Zayıf. Hatib Tarih (14/23) İsnadında Mes’ade b. Sadaka el-Abdî metruktur.

[16] Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (11/169) Ukayli Duafa (1/246) Kudai Musnedu’ş-Şihab (3) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (704) İsnadında Huseyn b. Abdillah b. Dumeyra metruktur.

* Osman radıyallahu anh’den; Ebu’ş-Şeyh’in et-Tevbih’inden naklen; Suyuti Cem’u’l-Cevami (2575)

* Eban b. Osman’dan mürsel olarak; El-Askeri Evail (s.305)

 

[17] Mürsel. İbn Ebi'd-Dunyâ es-Samt (403)

[18] Zayıf. Hakim (4/300) isnadında Muhammed b. Muaviye metruktur.

[19] Zayıf. Deylemi (6651) İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (2482) İbn Lal’in Mekarimu’l-Ahlak’ından naklen; Suyuti Cem’ul-Cevami (11776) isnadında Bakiyye b. el-Velid mudellis olup an’ane ile rivayet etmiştir.

[20] Sahih. Buhârî (7/86) Muslim (1/101) Tirmizî (4/375) Ebu Dâvûd (4/268) Ahmed (5/382, 389, 392)

[21] Hasen ligayrihi. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (255) el-İsbehani et-Tergib (2441) isnadında Salih el-Murrî vardır.

[22] Sahih. Kitabu’s-Samt (256) Muslim (4/2012) Darimi (2/299) Ahmed (1/437) El-Gıybe (s.10) Beyhakî (10/246)

[23] Hasen. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (257) Buhari Edebu’l-Mufred (323) Ahmed (6/459) İbn Ebi'd-Dunyâ El-Gıybe (s.10) Metalibu’l-Aliye (2665) Busayri İthâf (2/152)

[24] Belazuri Ensabu’l-Eşraf (10/369) Belazuri Futuhu’l-Buldan (s.217)

[25] İbn Ebi'd-Dunyâ el-Vera (71) Beyhakî Şuab (5289)

[26] Hennad Zühd (1222)

[27] Hasen maktu. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (406) Hennad Ez-Zuhd (s112)

[28] Hennad Zühd (1223)

[29] Sahih. Muslim (1437) Ahmed (3/69) Ebu Davud (4970) Ebu Avane (3/87) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1450) Beyhaki (7/193)

[30] Hasen. Haraitî Mesaviu’l-Ahlâk (413) İbn Ebi Şeybe (7/67) Ebu Davud (2174) Ahmed (2/541) Bezzar (17/61) Abd b. Humeyd (1456) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak (413) Beyhaki (7/194) İbn Asakir Tarih (67/327) Elbani Adabu’z-Zifaf (s.71) Sahihu’l-Cami (7037)

* Esma bt. Yezid radıyallahu anha’dan hasen isnadla şahidi; Ahmed (6/456) Taberani (24/162) Hatib el-Muttefak (467)

* Abdurrahman b. Semura radiyallahu anh’den şahidi: Abdulmelik b. Habib, Edebu’n-Nisa (75) Hadisu İbn Semmak ve’l-Huldî (40) Bkz.: Elbani İrvau’l-Galil (2011)

9 Nisan 2024 Salı

Şevval 1445 Hilali Görüldü

 29 Ramadan 1445/09 Nisan 2024 akşamı yapılan gözlemlerde Bursa İnegöl Yenice kasabasında, Ankara Keçiören'de ve Kırıkkale Keskin'de Şevval hilali görülmüştür.

10 Nisan 2024 Fıtr Bayramı inşaallah





6 Nisan 2024 Cumartesi

İki Cins Meyvenin Birlikte Hoşaf Yapılmasının Yasaklanması Hakkında

Soru: 

Selamün aleyküm hocam ben İstanbul'dan yazıyorum.  Sahih imihal'de dün bir hadis gördüm Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kuru hurma ile  tam olgunlaşmamış hurmayı aynı şey tencerede pişirip hoşafının yapılmasını ve içilmesini yasakladı diye. Zaten siz de diğer sitede bunu yazmışsınız güncellersek kuru kayısıyla kuru erik, kuru elma ile kuru üzüm yani ve benzeri 2-3 çeşit meyve kuru meyvelerin de aynı şekilde yapılması da bu hükmün altına girer mi ya da işte yaş erikle yaş elma yaş erik yaş kayısı ve benzeri meyve çeşitlerini de yaşlarında suyunun yapılıp içilmesi de aynı hükmün içine girer mi bunu soracaktım da detaylandırırsanız sevinirim

Cevap: 

Aleykum selam ve rahmetullah. Bu konuda gelen hadisler izaha ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır. Bazıları şu şekildedir:

El-Muhtar b. Fulful rahimehullah’tan: “Enes radıyallahu anh dedi ki:

نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نَجْمَعَ شَيْئَيْنِ نَبِيذًا يَبْغِي أَحَدُهُمَا عَلَى صَاحِبِهِ قَالَ وَسَأَلْتُهُ عَنِ الْفَضِيخِ فَنَهَانِي عَنْهُ قَالَ كَانَ يَكْرَهُ الْمُذَنِّبَ مِنَ الْبُسْرِ مَخَافَةَ أَنْ يَكُونَا شَيْئَيْنِ فَكُنَّا نَقْطَعُهُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem biri diğerine baskın çıkıp mahiyetini değiştirecek türde olan iki cins meyvenin karışımından nebiz (hoşaf) yapmamızı yasakladı.” Ben Enes radiyallahu anh’e fadih (hurmanın koruğu ile kurusunun karışımından yapılan hoşafı) sorduğumda beni bundan yasakladı ve şöyle dedi:

“Aynı şekilde iki şeyin karışımı olur endişesiyle dip kısmı olgunlaşmaya yüz tutmuş koruk hurmadan da meşrubat yapmayı kerih görürdü ki, bundan dolayı hurma koruğundaki o kısımları keser, öyle hoşaf yapardık.”[1]

Bu hadisin arapça metninde geçen “nebiz” kelimesi, meyvenin üzerine su ilave edilerek kaynatılmasıyla elde edilen, bizim hoşaf dediğimiz içecektir. Meyveye su ilave ederek kaynatma işlemine de “intibâz” denilir.

Dolayısıyla bu hadiste iki farklı cinsten meyvenin bir arada kaynatılarak hoşaf yapılması yasaklanmakta, öyle ki aynı cins meyvenin olgunu ile tam olgunlaşmamışı dahi iki ayrı cins olarak değerlendirilmektedir. Bu manada diğer bir hadis şu şekildedir:

İbn Ebi Leylâ rahimehullah’tan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri dedi ki:

عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ نَهَى عَنِ الْبَلَحِ وَالتَّمْرِ وَالزَّبِيبِ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yeni olgunlaşmış yaş hurma ile kuru hurmayı bir araya koyup da ikisinin birden hoşaf yapılmasını ve kuru üzümle kuru hurmayı bir yere koyarak ikisinin birden hoşaf yapılmasını yasakladı.”[2]

Taze meyvelerin suyunun sıkılıp karıştırılması ise bu konudaki yasakların kapsamında değildir. İki cins meyvenin karıştırılması hakkındaki yasak ancak nebiz yani hoşaf yapımı hakkındadır. Bu konuda gelen diğer bazı hadisler de şu şekildedir;    

Ma’bed b. Kab rahimehullah, iki kıbleyede namaz kılmış sahabeden olan annesinden rivayet ediyor:

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنِ الْخَلِيطَيْنِ وَقَالَ انْبِذُوا كُلَّ وَاحْدٍ مِنْهُمَا عَلَى حِدَتِهِ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şeyin karıştırılarak hoşaf yapılmasından yasakladı ve buyurdu ki:

Her birini tek başına hoşaf yapın.”[3]

Aişe radiyallahu anha’dan:

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنِ الْخَلِيطَيْنِ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şeyin karıştırılarak hoşaf yapılmasından yasakladı.”[4]

Aynısını Ebu Talha radiyallahu anh rivayet etti.[5]

Bu rivayetler soru işareti bırakmayacak şekilde anlaşılmıştır inşaallah

[1] Hasen. Nesai (5563) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (5072) İbn Hazm el-Muhalla (7/513) İbn Abdilber et-Temhid (5/160)

[2] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Nesâî el-İgrab (91) Ahmed (4/314) Ebû Dâvûd (3705) Nesâî (5547) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (5056, 6796) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (1479)

[3] Muslim'in şartına göre sahih. Şafii Musned (s.287) Şafii el-Umm (6/179) Muzeni Sunenu’l-Me’sure Li’ş-Lafii (567) İbn Vehb Muvatta (20) Begavi Şerhu’s-Sunne (3017) Darekutni el-İlel (3187)

[4] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Tayalisi (1584) İbn Hazm el-Muhalla (7/513)

[5] Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (5/99)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)